Bir varmış bir yokmuş çok eski zamanlarda mendar adında bir nehir varmış,
Bu nehrin kaynağı ubur dağının zirvesindeymiş ubur dağı okadar yüksekmişki kuşlar dahi mendar nehrinin kaynagına uçarak gidemezmiş.
mendar nehrinin kaynagında su perileri yaşarmış, çok güzel ve çok küçük olan su perilerinin, gizemli güçleri varmış en önemli güzü ise hastaları iyileştirmekmiş kim bi su perisinin göz yaşlarından bir damla içse hemen iyileşirmiş.
ubur dağının eteklerinde büyük bir krallık varmış,Bir gün Kralın kızı sünbül prenses hastalanmış, Kral hemen 8 diyardan 8 diyarın en iyi hekimlerini prensesi iyileştirmek için getirtmiş ama ne çare hiçbir hekim prensesi iyileştirememiş prensesin rengi günden güne solmaktaymış, kral çaresiz kalmış, benki 8 diyara hükmediyorum isteyipte elde edemediğim hiçbirşey yok nasıl olurda kızımı iyileştiremem diyip ağlamaya başlamış, Kralı ilk defa böyle çaresiz ağlarken gören veziri kralım isterseniz ülkenin en bilgesini bilge dedeyi çağırayım belki o bize yardımcı olur. Kral tez gidin hiç durmayın ne yemek yemek için ne uyumak için bana bilge dedeyi getirin diyip emir vermiş askerler hiç durmadan gece gündüz dörtnala koşup bilge dedeyi getirmişler, bilge dede kralım ben hekim değilim benden ne istersiniz anlamadım demiş,
Kral senki bilgelerin en bilgesisin yokmu kızıma bir çare hekimler iyi edemiyor yokmu çare diye yakarmış,
Bilge dede aslında bir yolu var ama çok tehlikeli ve çok zor bunu yapabilecek bir insan oğlu varmı bilmem,
Ef saneye göre Ubur dağının zirvesinde mendar nehrinin kaynagında su perileri yaşarmış bu su perilerinin bir damla göz yaşını içen ne tür hastalığı olursa olsun iyileşirmiş.
Aman bilge dede bu mu zor olan demiş kral
Yalnız demiş Bilge dede dağ okadar yüksekki kuşlar bile oraya uçamazlar ve yine efsaneye göre su perilerini 4 başlı aslan koruyormuş bu aslan okadar büyükmüşki tek lokmada bir fili yutabiliyormuş, derisi okadar kalınmışki hiçbir mızrak ona zarar veremezmiş, superilerine ulaşmak için 4 başlı aslanı yenebilecek kadar güçlü ve cesur kimse varmı Kralım demiş?
Kral hemen komutanını çağırmış ve durumu anlatmış, komutan Kralım o dağ okadar dikki ordumuzu oraya çıkaramayız, ben gideyim emrederseniz demiş komutan, Kral en iyi askerini kaybetmek istemesede, prensesin hayatı söz konusuymuş tamam komutan yanına erzak ve en güvendiğin adamlarından al ve şafakla yola çık demiş.
Komutan en iyi 10 askerini yanına alıp ubur dağıın yolunu tutmuş, atlarla dağın zirvesine doğru ilerliyormuş ama artık dağ okadar dikleşmişki atlar tırmanamaz olmuş komutan askerler artık yürüyeceğiz atlardan inin demiş, komutan ve askerler hiç durmadan dinlenmmeden uyumadan ilerliyorlarmış, önlerine kaplanlar, kurtlar, ayılar çıkmış, komutan her defasında kılıcını çekip tek hamlede hayvanları öldürmüş, askerler hayret içinde kalmış komutanlarının bu kadar güçlü olduğunu hiç biri bilmiyormuş, komutanın cesaretini, gücünü gören askerlerin moreli düzelmiş, komutan bizim yanımızda olduktan sonra değir 4 başlı aslan ejderha çıksa bize bişey olmaz diye kendi aralarında konuşuyorlarmış, derken günler, geceler geçmiş 3 gün 3 gece ilerlemişler ama hala dağın zirvesine varamamışlar, askerlerden biri komutanım artık takatimiz kalmadı,uykusuzluk ve yorgunluk bizi bitirdi, bu halde zirveye ulaşsakta savaşamayız biraz dinleksek olmazmı demiş.
komutan dönüp askerlerine bakmış hepsi ayakta zor duruyorlarmış artık gidecek taketleri kalmamış. askerleri yanında götürsede komutanın işine yaramayacakları gün gibi aşikarmış.
komutan istemedende olsa tamam demiş uyuyun sabah güneşle birlikte devam edeceğiz diyip dinlenmeye çekilmiş, ancak komutan bir türlü uyuyamıyormuş nezaman gözünü kapatsa prensesin solgun teni gözünün önüne geliyormuş meğer komutan prensese Aşıkmış okadar seviyormuşki ondan bu görevi hemen kabul etmiş, Komutan içinden ben nasıl burda böyle yatacağım prensesim ölüyor diyip kılıcını kalkanını alıp askerlerden habersiz yola koyulmuş.
Sabah olunca askerler bakmışlarki komutan yok hemen yola koyulmuşlar, hiç durmadan komutana yetişmeye çalışıyorlarmış ama ne çare komutan çok uzaklaşmış, askerler yinede ellerinden geldiğince hızlı gitmeye çalışmışlar.
Komutan ise dağın zirvesine çok yaklaşmış, kılıcını çekmiş kalkanını kuşanmış, yavaş yavaş ilerlemeye başlamış, derken bir kükreme sesi duymuş sonra birdaha sonra birdaha sonra birdaha, anlamışki bu dört başlı aslan ama yinede ilerlemiş birden agaçların arasından aslan çıkmış, pençesiyle komutana saldırmış komutan ustalıkla kalkanını kendine siper etmiş dur demiş aslana ama aslan komutanı hiç dinlemiyormuş tekrar pençesini komutana sallamış, komutan kılıcıyla aslanın pençesine vurmuş 4 başlı aslanın pençesi kanamaya başlamış, komutan tekrar dur demiş aslana, Aslan ne durması sen bilmiyormusun buraya gelmenin yasak olduğunu demiş komutana.
Komutan biliyorum ama sen bendeki derdi biliyormusun demiş aslana?
Aslan ne derdiymiş diye sormuş?
Bak demiş benim nesana nede su perilerine zarar vermek gibi bir niyetim yok benden size zarar gelmez demiş.
Aslan peki ozaman neden silahını çekip geldin demiş komutana, komutan ozaman anlamış aslında 4 başlı aslan kötü bir aslan değilmiş o sadece su perilerini korumak istiyormuş.
Komutan silahını bırakıp başlamış anlatmaya ben filanca ülkenin kralının komutanıyım ama buraya komutan olduğum için gelmedim, ben prensese aşığım onu çok seviyorum, prenseste çok hasta hiç bir hekim onu
merhaba , masalın devamına nereden ulaşabişirim
YanıtlaSil